Eat Me or Try Not To

En sevdiğimiz gıda markalarından en az birini yemeden bütün bir günü geçirmeyi hayal etmek zor. Dünyanın neresinde olursanız olun. İki yüzyıldan kısa bir sürede kıtaları ve kültürleri aştılar, inovasyonu ve teknolojiyi teşvik ettiler ve gıda manzarasını sonsuza dek değiştirdiler.

Gıda tercihlerimiz genetik, çevre ve alışkanlık gibi düzinelerce faktörden etkilenir. Ancak tat aynı zamanda algıyla da ilgilidir. Gıdanın rengi, dokusu ve ağırlığı da en az aroması kadar önemlidir. Peki bir sonraki ikonik gıda ürününü yaratmak için ne gerekiyor?

Bugün o kadar çok gıda markasına aşinayız ki artık birçoğunu satın almak için ikna edilmemiz gerekmiyor. Ancak bir noktada, her birinin onları denememiz için bir plan yapması gerekiyordu. Bugün, yiyecek ve içecek pazarlama endüstrisi yaklaşık 900 milyar dolar değerinde ve giderek büyüyor.

Aldığımız her bir lokma ya da yudumla, dünya üzerinde şimdiye kadar yapılmış en eski, en karmaşık ve sofistike yolculuklardan birine katılmış oluyoruz. Küresel gıda tedarik zinciri, her yıl 4 milyar tondan fazla gıda üreten 8 trilyon dolarlık bir ağın parçası.

Gıda markaları, insanlar dünyayı dolaştığı sürece dünyayı dolaşmıştır. Ama sadece ziyaret etmekle kalmazlar. Etrafta takılır ve bulundukları yeri değiştirirler. Pasaporta ya da vizeye ihtiyaç duymazlar, sadece damak tadına hitap ederler. Ve bir yiyecek bir kez benimsendiğinde, yerel kültürün ve geleneğin bir parçası haline gelir.

Gıda işinde olmak için ilginç bir zaman. Ya da, bilirsiniz, sadece yemek yemek için. İklim değişikliği, küresel bir salgın, artan bir nüfus... Fakat aynı zamanda, küresel seri üretim ve işlenmiş gıdaları bize veren endüstriyel gıda devriminin ilk dalgasından farklı olarak, fırsatlarla dolu bir zaman.